Ana içeriğe atla

Kayıtlar

MÜJDE! AKINCI FİKİR DERGİSİ 4.SAYISI YAYIMLANDI!

AKINCI FİKİR  bu sayısında koronavirüs sebebiyle gündemimizi yakından ilgilendiren, Kur’an ve Sünnet ışında başımıza gelen bela ve musibetlere karşı tutumumuzun ne olması gerektiği hakkında Selim Seyhan Hocamızla yapmış olduğumuz mülakatı, Üstat Necip Fazıl’ın her Müslüman gencin başucu kitabı olması gereken “İdeolocya Örgüsü”’nden “Ruhçuluk Üzerine” bölümüne binâen yazılmış denemeyi, dünyaya tamah etme, koltuk ve şöhret sevdası uğruna dava etrafında birleşen fikirlerin, yaşamların ve heyecanların nasıl davadan uzaklaştığını bir hikâye niteliğinde sunan Mustafa Kutlu’nun “Ya Tahammül Ya Sefer” adlı eserinin tahlilini, İslam’a girmesiyle adeta suyun akışını hızlandıran, Rasulûllah’ın “Benden sonra bir peygamber gelseydi bu Ömer olurdu.” övgüsüne mazhar olan Râşit Halifelerin ikincisi olan Hz. Ömer’in ve gönülleri fetheden bir Hak aşığı olan, Yunus Emre’nin hayatını önce anlamaya ve sonra anlatmaya çalıştı. Gayret bizden Tevfik Allah Teâlâ’dandır diyor ve okuyucularımızın duâsına tâli
En son yayınlar

İslâm'ın Vâdettikleri Kitabına Tenkit ve Tahlil

Daha önce yayımladığımız Roger Garaudy'nin 'Geleceğimizde İslâm Var' ve 'İslâm ve İnsanlığın Geleceği' kitaplarının ardından Yusuf Kaplan Hoca'nın 100 kitaplık listesinin 19. kitabı olan 'İslâm'ın Vadettikleri' kitabının tahlilini de uzun bir aradan sonra yayımlıyoruz. Bu tahlil Garaudy'nin listedeki 3. ve son kitabı olduğundan tahlil daha da eleştirel bir perspektiften ilerleyecektir. Okurlarımıza şimdiden bunun haberini veriyor ve faydalı okumalar diliyoruz. Garaudy'e Dair Şüpheler Öncelikle bu iddiaya geçmeden önce 24 Haziran 2012'de Garaudy'nin ölümünün üstünden birkaç gün geçtikten sonra 'Yeni Asya'da   "Garaudy Muamması" başlıklı yazı kaleme alan Kâzım Güleçyüz'ün mezkûr yazısından bir iktibasla başlayalım: "Dış dünyadan İslâm saflarına girenlerin sayısı artarken, yeni Müslümanların, eski mâlûmatlarıyla birlikte geldikleri gerçeği unutulmamalı. Küçük ihmaller, Müslümanların zihninde İs

Üç Zor Mesele'den Sual Olunan

  Teknik-Medeniyet-Yabancılaşma, üç zor mesele kısaca. Her biri hem iç içe olacak kadar birbirine rabıt, hem birbirinden koparılamayacak kadar muhkem, modern zamanların dünyası inşa olunurken merkezdeki üç mefhumu… Mefhumların ehemmiyetine ve Müslümanca düşünme melekesinin Müslümanda var olurken bu mefhumların nereye denk düştüğüne önceki tahlillerimizde değinmiş idik. Dil varlığın evidir diyen Heidegger, insanın varoluşunda dili çok önemli bir noktaya yerleştirerek dilin ehemmiyetine dikkat çekmiştir. Bu anlayışa göre mevziisi dil olan varlığın mevzusu da evinden neşet edip, bu istikamette seyralır. Bu seyralış en sonunda lisanda aksini bulursa lisandan insana bir akış meydana gelir ve böylelikle insan kendi olmaklığına lisan vasıtasıyla erer. İnsanın kendisi olması demek ‘ne için varım’ sorusunu içselleştirerek marifetullaha yolculuk yapmak ve Yusuf Kaplan’ın tarifiyle Bilme-Bulma-Olma merhalelerini aşarak sırasıyla ilmel yakin, ayne’l yakin, hakka’l yakin mevzilerine ayak bas

MÜSLÜMANCA DÜŞÜNME ÜZERİNE DENEMELER KİTABINA BİR DENEME

  Modern dünyada tüm eşyanın hakikatinden mücerred hale geldiği, kendi manasının haricine itildiği ve farklı elbiselerle teşhir edildiği malum. Eşyanın dahi bu kendi dışı olmaklığa mecbur kılındığı sahteliklerle ağulanmış modern dünyada, eşyadan daha mücerred ve nazik olan, insanı O’na muhatap olmaya layık hale getiren aklın iğdiş edilmemesi, bu tahrif ve tahripten menfi manada etkilenmemesi mümkün değil. Kaldı ki eşyayı asıl manasından soyunduran insan da modern zamanların doğayı tahakkümü altına alan, insanı eşrefi mahlûkat olmaktan beri kılan anlayışın ürünü. Eşya kendi kendine bu dönüşümü yaşayamayacağına göre, bunu icad eden aklın da varolduğu muhakkak hale gelmiş bulunuyor. Savaşlar artık bilek kuvvetine dayanmıyor, daha doğrusu geçmişte nasıl bilek kuvvetine dönüşen savaşlar bir akıl çatışmasından neşet ediyorduysa bugün de aynı manada hatta daha da çok aklın ön planda olduğu çatışmalar mevcut. Müslüman aklın ortadan kaldırılması, diğer beşeri ideolojilerle İslam’ın aynı dü

KUTLU ÜÇLEMESİ (Bu Böyledir, Sır, Uzun Hikaye Kitaplarına dair)

  En son Ya Tahammül Ya Sefer kitabına dair birkaç kelam etmiş, üzerinde çeşitli anlamlandırmalar yaparak zihnimizde hakikate dair birkaç tasavvur oluşturmaya gayret etmiştik. Bu yazı kitap listesinin on dört on beş ve on altıncı (Bu Böyledir, Sır, Uzun Hikaye) kitaplarına topluca bir bakış olacak ve üçü de Kutlu’ya ait kitaplar olmaları hasebiyle bu yazıyla bu öyküler üzerine bu tasavvurlarla yetinilecektir. Önümüzdeki çok mühim, zihin açıcı, ufuk tayin edici, medeniyet perspektifini kazandırıcı kitaplara bir an önce yakınlaşmak için bu ihtisarı yapmak mecburiyetinde olduğumuzun bilinciyle böyle bir karara vardığımızı bilmenizi isteriz.   Evvela soruyla başlayalım, sorular hakikate anahtar olma kabiliyetine malik yegane şeylerdir çünkü. Soru şu: Mustafa Kutlu Neden okunmalıdır? Yusuf Kaplan hocanın Mustafa Kutlu’nun peş peşe beş öyküsünü de listeye koymasının hikmeti ne ola ki acep?   Bu sorunun bizim açımızdan cevabı şöyledir:   Mustafa Kutlu kaleminin naifliği, olaylar

Ya Tahammül Ya Sefer (13. Kitap)

  Hayatımızı ortasından ikiye biçecek, kendi içimize ya sefer yapıp aslımıza rucumuza ya da tahammüllerle çevrili bir hayatla avunmamıza götürecek ve   bizi iki seçenek arasında bırakacak bir cümle: 'Ya Tahammül, Ya Sefer.'   Tahammül. Neye tahammül? Ve niçin tahammül? Tahammül edilecek şeylerin dönüp dolaşıp irca edildiği makam, hayatı anlamlandırma uğraşında nerede duruyor? Sonsuzluğa açılan bir kapıya köprü değilse tahammül, yaratan tarafından takdir edilmiş ömürde, ne diye katlanmalı bunca şeye Tahammülden geçtik diyelim, sefere çıkmaya niyetliyiz, çıktığımız seferin bizi ulaştıracağı mevki de neresi? Yolun sonunda yolcu umduğunu bulabilecek mi? Umduğunu bulamayacak yolcu neden yolun meşakkatlerine katlanma tahammülü göstersin ki? Bir takım sorularla çevrili zihnimiz, bu sorular bize ya hakikatin kapısını açacak yahut tahammül edeceğiz içerisinde bulunduğumuz ortama…   Yola çıkarken mücahitliklerinden taviz vermeyecek ve davayı ters istikametine dö

Yoksulluk İçimizde Kitabı (12. Kitap)

  İnsanoğlu unutmaya, umutsuzluğa kapılmaya, vazgeçmeye meyyal bir varlık. Her ne kadar Allah’ın en şerefli mahlûku olmaklığa ermiş olsa da bu mükerremliği inkâr edecek ve zıddına hareket edecek kadar da nankör. Bilhassa zamanımızda imkânların artıp ‘araçların’ yani ‘eşyanın’ amaçla yer değiştirmesi, başka bir deyişle insan için olan eşyadan, eşya için insana doğru yol alışın insanı daha mutlu etmesi gerekirken bu yolculuğun tam aksine insanın felaketi olduğu bir gerçek. Teknikanın tüm araçlarıyla etrafımızı sarması, bizi hapsetmesi, hapsolunduğumuz zaman ve mekânda bize sanal yani sahte bir gerçeklik sunması da birçok kitleyi uyutsa da gönlü aklının önüne geçen, kalbini daha ehem gören kimseler bu hapishaneden kaçış planını sürekli olarak yapmakta bir beis görmüyor, yapıyor, bozuyor ve tekrar tekrar deneyerek nurun tamamlanacağı güne hazırlanmaktan vazgeçmiyor. Şimdi bu yazdıklarımızın kitapla ne alakası var derseniz kitabın ismiyle cevap verebilirim size: Yoksulluk içimiz