Modern dünyada tüm eşyanın hakikatinden
mücerred hale geldiği, kendi manasının haricine itildiği ve farklı elbiselerle
teşhir edildiği malum. Eşyanın dahi bu kendi dışı olmaklığa mecbur kılındığı sahteliklerle
ağulanmış modern dünyada, eşyadan daha mücerred ve nazik olan, insanı O’na
muhatap olmaya layık hale getiren aklın iğdiş edilmemesi, bu tahrif ve
tahripten menfi manada etkilenmemesi mümkün değil. Kaldı ki eşyayı asıl
manasından soyunduran insan da modern zamanların doğayı tahakkümü altına alan,
insanı eşrefi mahlûkat olmaktan beri kılan anlayışın ürünü. Eşya kendi kendine
bu dönüşümü yaşayamayacağına göre, bunu icad eden aklın da varolduğu muhakkak
hale gelmiş bulunuyor. Savaşlar artık bilek kuvvetine dayanmıyor, daha doğrusu
geçmişte nasıl bilek kuvvetine dönüşen savaşlar bir akıl çatışmasından neşet
ediyorduysa bugün de aynı manada hatta daha da çok aklın ön planda olduğu
çatışmalar mevcut. Müslüman aklın ortadan kaldırılması, diğer beşeri
ideolojilerle İslam’ın aynı düzleme çekilmesi, Müslümanların öz canlarından
daha mahrem olanlara yapılan saldırılara rağmen bu saldırının farkında dahi olamayışları
‘Müslüman aklın’ bilhassa yüz yıl içerisinde iğdiş edilmesi ve
dönüştürülmesinden mütevellit. Bir şeyin kendi manasından koparılması demek,
onu artık ‘her şey’ olmaya müsait, ‘hiçbir şey ‘olmaya müheyya (hazır) hale
getirmek demektir. Zira adalet bir şeyi hak ettiği mevziiye koymak iken zulüm
ise bu durumun tersyüz olma halinden ibarettir. Zulüm var, eşyaya, insana, en
mahrem varlıklarımıza…
Bir hastalık için çarenin ilk adımı kabul
etmektir, hasta olduğunu inkâr eden kimse tedaviye de yanaşmayacağına göre bu
hastalığın onu yok etmesi imkân dâhilindedir. Bugün Müslümanca düşünmenin ilk
adımı, hayatımızı çevreleyen hakikat mevziisine koyduğumuz şeylerin hakikatten
uzak olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Yani şu an itibariyle hayata baktığımız
mevzi İslam’ca değildir. İslam s-l-m kökünden gelir ve teslim olmak demektir,
teslim olmak yani Allah azze ve cellenin hükümlerine boyun eğmek Müslüman
olmanın umum manada ilk adımıdır. Kelime-i Tevhid ’de la kılıcı batıl olanı
keserken ardından gelen tasdik ise yeni bir zihin inşası ve kâinata bakışta
teslimiyetin haykırışı demektir. Rasim Özdenören de bilhassa bu zamanda modern
putların bu kadar etrafımızı çepeçevre sardığı bir mevzide Müslümanca
düşünmenin ehemmiyeti ve zorluğuna işaret etmek için kitabına ‘Müslümanca düşünme üzerine denemeler’ ismini
vermiştir yorumu isabetli olabilir. Müslümanca düşünmenin bir sonraki adımı
Müslümanca yaşamaktır ki müellifin bir kitabı da bu isimle ta’b edilmiştir.
‘İnsanlar her neyi put olarak görürlerse o
putlar karşılarına problem olarak çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, günümüz
dünyasında asıl problemin, problem diye uğraşılan konular olmadığını, fakat
asıl problemin kafa yapısından doğduğunu söylemek gerekecektir.’ Diyerek
meselenin aslının insanın kâinata baktığı mevziden dolayısıyla hayatına yön
veren düşüncelerinden kaynaklandığını ilam eden Özdenören, çok doğru bir
noktaya daha kitabının başında parmak basmıştır. Özdenören mezkûr kitabının 72.
Sahifesinde ise ‘çağın gözüyle İslam’a bakma’ garabetine düşenlere şöyle
sesleniyor:
‘Günümüzde kendisine Müslüman diyenlerin çoğu
‘çağın gözüyle İslam’a bakma’ yaklaşımını benimsemiş durumdadır. Bilim diye belletilen
çağdaş sapkınlıklara kesin doğrular diye bakılınca, yani ‘bilim’ denilen hadise
bir din olarak peşin dogmalarımızın arasına karıştırılınca, bu yeni dogmaların
bile İslamiyet’i ‘reddedemediğini’ görme hevesi çoğu Müslümanın böyle bir bakış
açısını benimsemesine yol açmıştır.’
Müteakip sayfada Müslümanca özgürlükten söz
açan ve meseleleri aklı modern zamanların hurafeleriyle ağulanmış kimsenin
bakış açısıyla ele almaktan imtina eden Özdenören, kitabı; Panorama, Sağlıklı
Düşünmeye Doğru, Müslümanın Nitelikleri ve İslam’ın Özgünlüğü olarak dörtlü
taksimle sunuyor okuyuculara. ‘Bazı genellemeler başlıklı yazıyla başlayan ve
‘İslam ve İnsan’ ile biten kitapta felsefenin İslam’da nereye denk düştüğünden,
Bilimin bugün insanlık için ne ifade ettiği ve ne ifade etmesi gerektiğine, Ben
kimim sorusundan, Yabancı terimlerle İslam’a bakmaya kadar girift ve cevabı
verilmesi gereken bir takım meseleleri muhtevi.
Müslümanca yaşamanın hem madde hem de mana
planında vatanımızdan çekilmesinin üzerinden uzun bir zaman geçtiği muhakkak,
tekrardan aslına dönmesi gereken bir vatanımız varsa bu da bu vatanı inşa
edenlerin kalkış noktası olan akılla buluşmak ve meseleleri bu düzlemde ele
almakla olacak, madem tüm mesele her şeye rağmen ‘Müslümanca yaşamanın
haysiyetine talip olmak’ o zaman bunun Müslümanca düşünmekle başlayacağını
bilmek ve yola koyulmak için çok gecikmedik mi?
Ne bekliyoruz, yol uzun, maniler fazla,
ömrümüz süratli, neyse ki yerleri ve gökleri yaratan Allah bizleri seferle
yükümlü kıldı!
Çalışma bizden tevfik Allah’tan!
Yorumlar
Yorum Gönder