Ana içeriğe atla

100 kitaplık listeden üçüncü kitap:DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ KİTABINA ÖZ BİR BAKIŞ


                            
                                    
   Kitabın ismi içeriği hakkında bize birkaç ipucu veriyor aslında. Sezai Karakoç’un hayat felsefesi Diriliş İnsanını tasvirden yola çıkar, tasvirini verdiği Diriliş İnsanını İslam’ı anlayan ve hayata tatbik eden halis bir mümin portresine oturtur. Ardından Mevlana’nın pergel metaforunu canlandırır. Bu metaforda (mecaz anlatım) pergelin sabit ayağı şeriatte iken dönen kısmı serbesttir, nasıl olsa evinden kopmamış ve döneceği yer bellidir hareketli ayağın.  Aşağıdaki alıntılarda görüneceği üzere kendini bilme ile başlayan oluş sırrı yavaş yavaş başka dünyalara açılır. İlimde, fikirde, sanatta eser verir Diriliş İnsanı. Dahası insanoğlu tarafından yapılan tüm eserlere, kâinata kısacası hayatın insanoğlunun kavrayabileceği nispette tezahür ettiği her alanda hikmeti ön plana alır, şiir ruhun pencerelerini Allah’a açıyorsa şiirdir yoksa onun deyimiyle bal değil balmumundan petektir.
 Kâinatta hiçbir şey tesadüfi olmamış, belli bir nizama göre tesis edilmiş ve yaratıcı tarafından çeşitli kaidelere bağlanmıştır. Diriliş nesli olmaya adanan bir benliğin de muhakkak ki kaideleri vardır. Bir mütefekkirin değişiyle " kendimizi, kendi içimizde; ferdi ve cemiyetimizi içinden ve dışından kucaklayarak kendi içimizde tamamlığa erdirmeden dışarda gözü olmak, bu iç oluşa ihanettir. Ötesi, olduktan sonra düşünülecek iş ..." işte tam bu raddede Sezai Karakoç bu kıymetli eseri imdadımıza yetişir. Bizim kendisini sorguladığımız yani "nasıl olacak bu iç oluş, bu ruhun dirilişi de ne demek, iç oluş tamamlandıktan sonra dış âlemimi nasıl kucaklarım" nevi sorulara cevap verici mahiyetteki ki bu eseri gözümüze çarpar. Geriye kalan üzerine düşen görevi bilme ve ardından o yüke talip olma şuuruna erme meselesi ve bu yolda irşad eden vasıtalardan birine yönelmek yani okumaktır.
     Kitap "iç oluşun ve şahsi dirilişin nasıl olacağını işleyip daha sonrasında diriliş erlerinin, erlerinin ve pirlerinin, nur saçan bereket yatağı bir site kurmaya çalışmaları: İSLAM SİTESİ... Tabii bu arada diriliş nesli, cemiyetinin durumunu gerektiği konuma getirdikten sonra, ta Afrika'nın bir ucundan Filipin adalarına kadar uzanan bir ÖZÜLKE kurma girişimini düşünmeli: DARÜL İSLÂM...
     Neticede bu oluşlar ve olduruşlar belirli bir kural ve kaide çerçevesinde olmalı ki sağlıklı netice versin.
     İşte o kaideleri öğrenip inanmak adına sizleri eserimizle beraber fikir yolculuğuna davet ediyor ve kitaptan vereceğimiz pasajların sizi bu kitabı muhakkak edinmeniz gerektiği düşüncesine iteceğini ümit ediyoruz:
‘Vücudum ruhumun buyruğunda olmalıdır. 
Ruhum da sürekli olarak, Allah'ı bilme Allah huzurunda olma savaşı içinde olmalı. Benim inandığım ve bağlandığım dava, ilk insan ve ilk yol göstericisinin, Dünyayı dolduran inkâra karşı özgür inanç gemisinin kaptanı olan hazreti Nuh’un ebedi sancağını uygarlıklar başkentine diken, ateş imtihanından geçmiş ve kurban şifasıyla azapların zehrini eritmiş Hazreti İbrahim’in, toplumu yönetecek altın kuralları sütunları gibi ufkumuzda yükselten ve onları kıyamete kadar tarihin levhası olarak belirleyen Hz Musa’nın, ölüleri dirilten, ölü gönülleri diriltici soluğun sahibi Hz İsa'nın ve nihayet en büyük insan,  en büyük yol gösterici, bütün insanlığa ışık tutucu, fiziği ve fizikötesini aydınlatıcı son peygamber Hazreti Muhammed' in davasıdır. 
     Doğuyu Batıyı bilmeliyim. Eski uygarlıkları derinlemesine incelemeliyim. Yükseliş ve düşüşlerin sebeplerini derinden derine araştırmalıyım.  Allah'ın insanoğluna en büyük nimeti olan İslam inanç ve medeniyetine mensup olan bir toplum, nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer? Bunun mutlaka bir veya birçok sebebi vardır. Bunu bilmeliyim. İşte bütün bu konuları incelemekte ilim benim rehberim olacaktır.
     Bir gün gelecek, yine yüce İslam milleti, bilinçlenecektir. Nerelerden nerelere geldiğini öğrenecek ve bu onu uyandıracaktır. Buna en büyük bir inançla inanıyorum
     Bir site kurmalıyım. İslâm sitesini yeniden kurmalıyım. Canlandırmalıyım, diriltmeliyim onu. Çağ içinde varoluş hikmetim bu.
   Benim sitemde toplum zararına, çıkar, şöhret tutkusu, faizcilik, emeksiz sırttan geçinme, şehvet pazarcılığı,  zevk katliamı, yok edilecek ve yaklaştırılmamaları gereken düşmanlarıdır Diriliş Sitesinin.
    Site dışı taklide kapalı, fakat incelemeye ve gerektiğinde ondan yararlanmaya açıktır. Ve hele dışı sürekli olarak gözleme, Sitenin en unutulmayacak özelliklerindendir.
    Diriliş Sisteminde ve Sitesinde, maddi güçler manevi güçlerin denetimindedir
   Halk yönetimi esas olacak; ama demokrasi putlaştırılmayacak.
     Tablosu çizilen bu Site, belki ideal bir sitedir. Şüphesiz yüzde yüz bir gerçekleştirme mümkün değildir. Ama diriliş erlerinin, bu siteyi gerçekleştirme çalışmaları vazgeçilmez ödevleridir. Hayatlarını buna adayacaklardır. Kuşkusuz Allah da onların bu iyi niyetli çalışmalarına armağan olarak, ütopik(hayali) gibi gözüken sitenin gerçekleşmesini lütfedecektir. Geçmişteki İslâm uygarlıklarında görüldüğü gibi.
     Müslümanlar, coğrafyalarını, tarihlerini birleştirme, bu yolla da tek bir kültüre erme zorundadırlar. İslâm uygarlığının yeniden dirilişine katkıda bulunma, gücü ölçüsünde, her Müslümanın borcudur.
     Müslümanların Birlik İdeali her gencin gönlüne silinmez bir biçimde yerleşecektir.  Müslümanların politik birliğe doğru koşmaları, hayat memat meselesidir. Diriliş erinin çağdaş ülküsüdür bu.
    Özülke ve kültür birliği idealleri, Millet İdeali ‘nin doğmasını sağlayacaktır ki, Diriliş İdeali ‘nin temeli de bu Millet İdealidir.
    Millet, İslam Milleti doğunca, artık Hakikat Medeniyeti demek olan İslam Medeniyetinin Dirilişi gerçekleştirilmiş olacaktır.’
Bu kısa ama İslam milletinin geleceğinin inşasında rol oynayacak her gencin okuması gereken mühim eseri muhakkak kütüphanenize eklemenizi ve ondan hayatınıza hakikat habercisi fikir yumaklarını damıtmanızı ümit eder sizi Allah Teâlâ’ya emanet ederiz.
                                                                                                                      Mücahit Selman Çubuk

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEZAİ KARAKOÇ VE İSLAMIN DİRİLİŞİ KİTABI (Yüz kitaplık listeden ilk kitap)

Sezai Karakoç   Hakkında yazacağımız bu kısacık tahlil onu anlatmaya yetmeyecektir muhakkak. Burada uzun uzadıya rakamlara boğulup kronolojik bir perspektif de sunmayacağız sizlere. Onun neden bugünün ve yarının Türkiye’sinde belirleyici olacağını ve ne nispette önemli olduğunu anlayacağımız birkaç bilgi zaten sizi onu anlamaya ve kitaplarına yönlendirecektir. Aşağıda vereceğimiz İslam’ın Dirilişi adlı kitabının kısa ve öz tahlili de derhal sizi bu kitabı edinmeye ve bugüne değin şayet tanışmadıysanız tanımaya/anlamaya itecektir adeta. Bir yazar, mütefekkir, âlimle tanışmak demek sureten onunla bir araya gelmek değildir çünkü. Onun insanlığa bıraktığı mesajını özümsemek onu anlamaya ve anlatmaya yönlendirir sizi.   Onu iki kelimeyle sıfatla deseniz Anadolu evladı der kapatırız konuyu. Bu kavramın ne kadar önemli olduğunu bilmeyenlere basit bir terkip gibi gelebilir bu iki kelime.   Özellikle ideolojilerin pençesinde ruhu ölmek üzere olan insanın her geçen gün kimlik yozlaşmala

İnsanlığın Medeniyet Destanına Eleştirel Bir Bakış

Besmele, Hamd ve Salat-u Selamdan sonra... Öncü bir kuşak için okunması ve tefekkür edilmesi gereken 100 kitaplık listenin  10. Kitabı "İnsanlığın medeniyet destanı". Her biri dünya çapında yankı oluşturan  Roger GARAUDY'nın 60'ı aşkın eserinden sadece biri.Garaudy bu eseri müslüman olmadan 4 sene önce yazdı. Bu kitabın hedefi tarihe bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini göstermek; batının aslında çoğu insanın düşündüğü gibi örnek alınacak,ulaşılması gereken hedef olarak konulacak bir yerinin olmayışını gözler önüne sermek.Malum olduğu üzre ülkemizin bir kısmı batıyı bu şekilde görenlerden oluşmakta. Motamot şekilde batıya uyarsak gelişiriz, batı gibi oluruz düşüncesinde debelenip durmaktalar. Meseleye  iki farklı açıdan bakmak istiyorum:  1. Bizim soylu bir kültürümüz, tarihimiz varken batı kültüründen ne umuyoruz? Eğer terakki umuyorsak batıya değil kendi kültürümüze, İslam kültürüne, aslımıza dönmeliyiz. Çünkü iki medeniyet arasında sıkışıp kalmaktansa k

MÜSLÜMANCA DÜŞÜNME ÜZERİNE DENEMELER KİTABINA BİR DENEME

  Modern dünyada tüm eşyanın hakikatinden mücerred hale geldiği, kendi manasının haricine itildiği ve farklı elbiselerle teşhir edildiği malum. Eşyanın dahi bu kendi dışı olmaklığa mecbur kılındığı sahteliklerle ağulanmış modern dünyada, eşyadan daha mücerred ve nazik olan, insanı O’na muhatap olmaya layık hale getiren aklın iğdiş edilmemesi, bu tahrif ve tahripten menfi manada etkilenmemesi mümkün değil. Kaldı ki eşyayı asıl manasından soyunduran insan da modern zamanların doğayı tahakkümü altına alan, insanı eşrefi mahlûkat olmaktan beri kılan anlayışın ürünü. Eşya kendi kendine bu dönüşümü yaşayamayacağına göre, bunu icad eden aklın da varolduğu muhakkak hale gelmiş bulunuyor. Savaşlar artık bilek kuvvetine dayanmıyor, daha doğrusu geçmişte nasıl bilek kuvvetine dönüşen savaşlar bir akıl çatışmasından neşet ediyorduysa bugün de aynı manada hatta daha da çok aklın ön planda olduğu çatışmalar mevcut. Müslüman aklın ortadan kaldırılması, diğer beşeri ideolojilerle İslam’ın aynı dü