Ana içeriğe atla

Yitik Cennetten Yeniden Bulunmuş Cennete






   Yüz kitaplık listenin ve Sezai Karakoç’un listedeki beşinci kitabı olan Yitik Cennet kitabında müellif müminin deruni bir mahiyette Peygamber’lere nasıl bakmasının icab ettiğini kendi kalemiyle duru bir şekilde ifade ediyor.  Böylelikle Her Peygamber’in kısaca hayatını ve onun etrafında halkalanan manalarını üfürüyor kulaklarımıza. Önümüzdeki Roger Garaudy’e ait olan listenin altıncı kitabı 'Geleceğimizde İslam Var’ kitabından önce dinlendirici ve kulaklarımıza hoş sadaları doldurucu bu eserden anlaşılması gereken kısa bir öz bakışı sizlere takdim ediyoruz:
  
  İnsan, öz vatanından çok uzaklarda gurbet hayatı yaşayan bir varlık. Bu dünyaya vatanından indirilmiş, Cennet’ten… Yitirmiş Cennet’ini. Diğer taraftan da kutsal bir vazife yüklenmiş ona, yitirdiği Cennet’ini bulma vazifesi. İmtihanı böyle takdir edilmiş insanın. Ancak imtihanı yapan merhametlilerin en merhametlisi Allah Teâla onu yalnız bırakmamış, gurbet âlemini ona müsahhar kıldıktan sonra ödevlerini de bildirmiş ona seçtiği elçilerle, peygamberlerle. “Peygamber” Farsça “haber getiren” demektir. Öz vatandan haber getirir onlar. Asıl vatandan hakikatin haberini taşırlar gurbet yurduna.
  
  İmtihanın gereği gurbet yurdu Dünya; taşlar, dikenler, engebelerle doludur. Asıl vatanı unutturmaktır bunların gayesi, hakikatle insan arasına perde çekmek, insanı gurbete hapsetmektir… İşte elçiler de o perdeyi yırtmaya, o hapishanenin duvarlarını yıkmaya gelmişlerdir. İnsanı uyandırmaya gaflet uykusundan, uyandırıp yüzüne su serpmeye gelmişlerdir.
  
     İnsanın hayat seyri düzensiz, inişler çıkışlarla doludur. Bazen bir taşa takılır, bazen dikenler batar ayağına. Bazen de zirvelerde dolaşır o. Vazifesi ise taşa dikene aldırmamak, pes etmeden yola devam etmek, öz vatana dönüşte istikametini bozmamaktır. İşte elçiler de Yitik Cennet’e ulaştıracak tabelaları bu yola dikmekle vazifelidir.
  
  Medeniyetlerin hayat seyri de tıpkı insanın hayat seyrine benzer. Doğarlar, yükselirler, kimisi genç yaşta ölür. Doğru tabelayı takip edenlerse hakikatin üfürmesinden pay alabilir, zirvelere tırmanırlar. Tarihe adları altın harflerle yazılır. Özünde hakikat tohumunu tutabilen medeniyetler buhran dönemlerinde bile yüksek sıçrayışlara kâdir olurlar.
  Medeniyet ve insanı içinde barındıran tarihin seyri de böyledir. Kimi zamanlar insanlık zirvede yaşar. Bu hal sürdürülemezse madden ve ruhen çöküş başlar. Buhranlar, felaketler baş gösterir. Hakikat elçileri bu gibi zamanların vazifelisidir. Karanlığa bürünmüş insanlığa öz vatanını hatırlatır, yol çizer, yol gösterirler. Yitirdikleri Cennet’lerini muştularlar onlara. Kasvetlerin sardığı ruha umut aşılar, dirilişe çağırırlar.

En büyük elçiler en zor dönemlerde gelenlerdir. Zaten büyüklükleri de oradan gelir. Üstad Sezai Karakoç bu eserinde en büyük elçileri ele alıyor. Tarihe bu elçiler nasıl yön verdiler, hangi zor dönemlerde neleri başardılar? Bununla birlikte insan ve medeniyetin içinde bulundukları tarih ile nasıl bir ilişkisi olduğunu gözler önüne seriyor. Cehennemin yedi kapısına karşılık cennetin sekiz kapısı, bu kapıların temsilcisi sekiz büyük elçiyi okuyoruz bu eserde. Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz. Yahya, Hz. İsa ve pek manidar bir şekilde yeniden bulunmuş cennet olarak sıfatlanan Kâinatın Efendisini kalemiyle işliyor gönüllere… Allah Teâlâ’nın insanlığa hakikat arama yolunda gönderdiği hakikatin yeryüzündeki en büyük tecellilerini, Kâinatın Efendisini bir de Sezai Karakoç’un kitabından okumanız dileğiyle. Allah’ a emanet olun…
                                                                    Mesut Güneş

Yorumlar

  1. ALLAH HAYRINIZI KABUL EYLESIN BU YOLDA ISTIKAMET UZERE DEVAM EDENLERDEN ETMESİN

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEZAİ KARAKOÇ VE İSLAMIN DİRİLİŞİ KİTABI (Yüz kitaplık listeden ilk kitap)

Sezai Karakoç   Hakkında yazacağımız bu kısacık tahlil onu anlatmaya yetmeyecektir muhakkak. Burada uzun uzadıya rakamlara boğulup kronolojik bir perspektif de sunmayacağız sizlere. Onun neden bugünün ve yarının Türkiye’sinde belirleyici olacağını ve ne nispette önemli olduğunu anlayacağımız birkaç bilgi zaten sizi onu anlamaya ve kitaplarına yönlendirecektir. Aşağıda vereceğimiz İslam’ın Dirilişi adlı kitabının kısa ve öz tahlili de derhal sizi bu kitabı edinmeye ve bugüne değin şayet tanışmadıysanız tanımaya/anlamaya itecektir adeta. Bir yazar, mütefekkir, âlimle tanışmak demek sureten onunla bir araya gelmek değildir çünkü. Onun insanlığa bıraktığı mesajını özümsemek onu anlamaya ve anlatmaya yönlendirir sizi.   Onu iki kelimeyle sıfatla deseniz Anadolu evladı der kapatırız konuyu. Bu kavramın ne kadar önemli olduğunu bilmeyenlere basit bir terkip gibi gelebilir bu iki kelime.   Özellikle ideolojilerin pençesinde ruhu ölmek üzere olan insanın her geçen gün kimlik yozlaşmala

İnsanlığın Medeniyet Destanına Eleştirel Bir Bakış

Besmele, Hamd ve Salat-u Selamdan sonra... Öncü bir kuşak için okunması ve tefekkür edilmesi gereken 100 kitaplık listenin  10. Kitabı "İnsanlığın medeniyet destanı". Her biri dünya çapında yankı oluşturan  Roger GARAUDY'nın 60'ı aşkın eserinden sadece biri.Garaudy bu eseri müslüman olmadan 4 sene önce yazdı. Bu kitabın hedefi tarihe bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini göstermek; batının aslında çoğu insanın düşündüğü gibi örnek alınacak,ulaşılması gereken hedef olarak konulacak bir yerinin olmayışını gözler önüne sermek.Malum olduğu üzre ülkemizin bir kısmı batıyı bu şekilde görenlerden oluşmakta. Motamot şekilde batıya uyarsak gelişiriz, batı gibi oluruz düşüncesinde debelenip durmaktalar. Meseleye  iki farklı açıdan bakmak istiyorum:  1. Bizim soylu bir kültürümüz, tarihimiz varken batı kültüründen ne umuyoruz? Eğer terakki umuyorsak batıya değil kendi kültürümüze, İslam kültürüne, aslımıza dönmeliyiz. Çünkü iki medeniyet arasında sıkışıp kalmaktansa k

MÜSLÜMANCA DÜŞÜNME ÜZERİNE DENEMELER KİTABINA BİR DENEME

  Modern dünyada tüm eşyanın hakikatinden mücerred hale geldiği, kendi manasının haricine itildiği ve farklı elbiselerle teşhir edildiği malum. Eşyanın dahi bu kendi dışı olmaklığa mecbur kılındığı sahteliklerle ağulanmış modern dünyada, eşyadan daha mücerred ve nazik olan, insanı O’na muhatap olmaya layık hale getiren aklın iğdiş edilmemesi, bu tahrif ve tahripten menfi manada etkilenmemesi mümkün değil. Kaldı ki eşyayı asıl manasından soyunduran insan da modern zamanların doğayı tahakkümü altına alan, insanı eşrefi mahlûkat olmaktan beri kılan anlayışın ürünü. Eşya kendi kendine bu dönüşümü yaşayamayacağına göre, bunu icad eden aklın da varolduğu muhakkak hale gelmiş bulunuyor. Savaşlar artık bilek kuvvetine dayanmıyor, daha doğrusu geçmişte nasıl bilek kuvvetine dönüşen savaşlar bir akıl çatışmasından neşet ediyorduysa bugün de aynı manada hatta daha da çok aklın ön planda olduğu çatışmalar mevcut. Müslüman aklın ortadan kaldırılması, diğer beşeri ideolojilerle İslam’ın aynı dü