Ana içeriğe atla

GELECEĞİMİZDE İSLAM VAR KİTABINA TAHLİL


 Roger Garaudy Müslüman olmandan tam bir sene önce kaleme aldı  bu eseri. Dolayısıyla yazdıklarında bulunan hakikat paylarını ve diğer görüşlerini gözden geçirirken, kitabı okurken bu hakikati unutmamak gerekiyor. Garaudy batının koynunda yetişmiş ama aklını batının hurafelerine teslim etmemiş, kanaatimizce İslam’a objektif bir şekilde bakarak yorumlamıştır meseleleri. Nitekim yazdığı bu eserde de bu tutumu aşikârdır. Garaudy İslam’ın hakikatleriyle aklını Batının pisliklerinden arındırmış ve İslam’ın geleceğe ayinedarlık eden kadim tarihinde zihnini yeniden ihya, zeminini ise inşa etmiş bir mütefekkirdir. Garaudy bir batılı olmasına rağmen İslami gerçekleri hiçbir idealleştirmeye gerek duymaksızın en sahih halleriyle titizce ele almıştır. Avrupa’da intişar eden İslamofobi anlayışını kırmaya çalışmış, İslam’a batı gözlüğüyle bakanın karanlıktan başka bir şey göremeyeceğini bildiği için hakikat gözlüğüyle bakıp öyle tahlil etmiş ve hidayeti bulmuştur. Garaudy kendisi hakkında çok konuşulacak bir şahsiyettir. Lakin biz bu kadarıyla iktifa edip kitabımızın tahliline geçelim. Kitabımız 7 kısımdan oluşmaktadır.
  1.Bölüm (HOŞ GELDİN İSLAM) : Müellifimiz bu bölümde İslam’ın geçmişte kalmış bir medeniyet değil, aksine birliği ve duruluğuyla bu günümüzü ve geleceğimizi inşa edecek bir enerjiyi içerisinde barındırdığını dile getiriyor ve diyor ki; İslam, Batıyı her şeyin merkezi ve ölçüsü kabul eden ön yargıdan hareketle, oryantalistin diğer medeniyetleri bir böcek bilimi uzmanının gözlüğüyle ele aldığı müzelik bir eşya değildir.  Bilakis İslam, aşkınlığın ve toplumun çok önemli iki boyutunu barındıran birbirinden ayrılmaz o ilahi ve beşeri bir dünya inşa etme projesini, bilimlere ve sanatlara, her insana ve her topluma yükleyen, dünya ve insan görüşüdür.’ der ve şu mükemmel tespiti ekler, ‘Batının çizdiği yolda görünen tek büyüme dünyanın sefaletinin büyümesidir. Yoksul ülkelerinin maddi sefaletinin Batınında manevi sefilliğinin büyümesidir.’ Garaudy bu bölümde aynı şekilde İslam’ın hayata kazandırdığı mükemmel nizamdan da bahseder. Canlılığını yitirmiş şekilci bir ibadet içinde bocalayan Yahudi cemaatlere ve hazreti İsa’nın asıl mesajını ilahiyatçılarının anlaşılmaz gevezelikleri yüzünden algılayamayan Hristiyanlara hazreti İbrahim’in ilk ve saf dininin Kuran’da İslam’la hatırlatıldığını yazmıştır. Müellifimiz İslam’ın beş direğinden bahseder. Başta kelimeyi şehadeti, namazı ve namazın kulla Allah arasında bir bağ, namaz öncesi alınan abdestinde insanın asli saflığına dönüşünü sembolize ettiğini ve orucun insanın nefsi ve arzuları karşısında köle değil hür olduğunun teyidi olduğunu ve zekâtta da her şey gibi servetin de Allaha ait olduğunun, bireyin onu kendi keyfince kullanamayacağının ve her insanın diğer bütün insanlara destek olması gerektiğini kendisine hatırlatılması olduğunu, Haccın ise Müslümanların ittihadını sembolize ettiğini dile getirir. Aynı şekilde müellifimiz ‘’HOŞ GELDİN İSLAM’’ ana başlığı altında fer’i başlıklarla aşkınlık üzerine kurulmuş nebevi bir toplumu, İslam’ın yayılışını, İslam’ın İspanyadaki eski durumunu, İslam’ın yayılışında Emevileri, yeni bir dönem olan Abbasîleri anlatarak birinci babı kapatır ve ikinci ana başlığa, ‘’DERUNİ HAYAT VE RUHANİYET’’ kısmına geçer.

  2.Bölüm (Deruni Hayat ve Ruhaniyet) : Müellifimiz bu bölümde tasavvuftan, aşktan ve şiirden bahseder. Mutasavvıfların sufileri nasıl tarif ettiğini anlatır. Hristiyan mistisizmi ile İslam tasavvufu arasındaki benzerlikleri sıralasa da bu konuda müellife katılmadığımızı ve İslam âlimlerinin de bu konuyu açığa kavuşturduklarını zikredelim. İlahi iradeye boyun eğmekten bahseder ve şöyle der: ‘Tasavvuf Allah’ın birliğinin daha derin bir bilince ermek ve beşeri iradeyi ilahi iradeye daha fazla boyun eğdirmektir.’ Ve başka bir sayfada şunu ekler: ’Tasavvuf dünyadan el etek çekmeye davet etmez, tam aksine hırstan uzak kalmaya davet eder.’ Artık insan tasavvufla bencil çıkarları veya ihtirasları doğrultusunda değil de herkesin hayrı yolunda faaliyet gösterir. Müellifimiz diğer sayfalarda şeriatı içselleştirmekten yani camilere hapsedilmiş İslam’dan değil bilakis ferdi, içtimai yani hayatın her alanında şeriatın yaşanmasından bahseder. Ve bu bağlamda tasavvufa taalluk eden birkaç meseleye daha değinir.

  3.Bölüm (İslam Topluluğu): Bu bapta müellifimiz İslam’ın va’zettiği ekonomi ve hukuktan bahseder. Ve şöyle der: ‘Hz. Peygamber tarafından oluşturulan medeni toplumda mülkiyet anlayışı Roma’nın ekonomi anlayışının tam zıttıdır. Roma Hukuku mülk sahibine gerçek bir ilahi hak tanır.  Kişi sahibi olduğu şeyleri cezalandırılma korkusu olmadan imha ve tahrif edebilir. İslam hukukuna göre ise mülk ne bireyin ne bir grubun veya devletin hakkıdır. Mülk sosyal bir işleve sahiptir. Çünkü kişi bu mülkten sorumlu bir idareciden, vekilden ibarettir. ‘
 Ve bu bapta aynı şekilde İslam ekonomisinin zekât gibi ana unsurlarından bahsederek insanlar için yaşanabilir tek sistem olduğunu ortaya koyar.
  4.Bölüm (Bilim ve İman): Müellif bu bapta bir çok İslam aliminden bahseder. Ömer Hayyam’dan İbni Arabi’ye, El Harezmî’den Razi’ye, İbni Battuta’dan İdrisi’ye kadar İslam âlimlerinin iştiğal ettikleri coğrafya, cebir, astronomi ve diğer çeşitli dallardaki faaliyetleri hakkında bilgi verir. Emevi ve Abbasi dönemlerindeki ilmi faaliyetlerden defeatle bahseder. Yani bu bapta İslam’ın bilimle işi olmaz, ona terstir diyenlere: Hayır! İslam bilime yön veren, önünü açan, teşvik eden bir dindir, diye haykırır müellif.

  5.bölüm (Felsefeden Tasavvufa): Müellif bu bapta Batı ve İslam felsefesinin ana meselelerinden ve İslam’ın Batı Felsefesine üç meydan okuyuşundan bahseder. Garaudy bazı Müslüman felsefecilerin reylerini ele alarak Yunan Felsefesi ve Kuran Vahyi başlığı altında değerlendirme yapmış, aynı şekilde felsefesi Kur’an’ın ışığında terbiye edip felsefeyi İslamlaştıran İmam Gazali Hazretlerinden, İbni Rüşt ve Sühreverdi’den bahseder. Kısacası bu bapta müellif tasavvufun yetiştirdiği adamların felsefe üzerinde etkisine ve Batı felsefesinin Nebevi Felsefe karşısındaki acizliğine değinmiştir.

  6.Bölüm (Sanattan İbadete): Garaudy bu bapta Müslüman mimarların ve sanatkârların yaptığı bütün eserlerde derin bir birlik yani bu sanatları yaparken ilham kaynaklarının bir olduğunu ve bunun Kuran olduğunu söyler. İslamda bütün sanatların camiye caminin ise ibadete sevk edeceğinden, caminin dışarıdan bakıldığında heybet dolu, içeriden bakıldığında ise bereket dolu olduğuna değinir. Son olarak müellifimiz bu babta İslami mimariler arasındaki geometrik uygunluktan birbiri içine geçmiş taşların nasıl ahenkle insanlara baktırıp şaşırttığından ve farklı İslami mimari sanatlardan bahsederek bu babı kapatır.

  7.Bölüm (Şiir ve Peygamberlik): Müellif bu bölümde Müslüman şairlerin ilk önce kalplerinde yazıp sonra dışarıya vurdukları her şiirin kaynağının Kur’an olduğundan, şiirlerdeki nazımlara nizamını verenin insanlık çapında köklü bir değişimin tohumlarını taşıyanın İslam olduğundan bahseder. Diğer sayfalarda ise sufilerin Kur’andan doğmuş bir şiir, görülüp duyulamayan fikirlerle ifade edilemeyen gaybi âlemin ancak şiirle ve şiirin remizleriyle dillendirilebileceğinden, İslami şiirin bir numaralı hedefinin hayatımızda Allah’ın tezahür ve tecellisinin bilincine erdirmesinden bahsedip, Müslüman şairlerin şiirlerinden temsiller getirerek bu babı sonlandırır. Şiir cihetinden de İslam’ın Batı’ya diz çöktürüp el öptürdüğünü dile getirir.

  8.Bölüm (İslam ve Geleceğimiz): Müellif bu son bölümde haçlı seferlerinde kılıçların başaramadığını, bu kılıçların yerini ise oryantalizmin sahte hurafelerinin aldığını dile getirir. Batının bütün insanlığa ait olanı kendine ait gibi görüp müsadere ettiği, insanları kendi tarihi, kendi hedef ve değerlerine göre konumlandırabileceğine inandığından doğunun (İslamın) bugün kendisi olarak ele alınıp incelenmeyip tam aksine batıya özgü ideolojik savaşların çıkarına göre değerlendirildiğini ifade eder. Aynı şekilde müellifimiz Batının doğuya bakışını, modernleşme ve batılılaşmayı, modernleşmenin sonuçlarını da ortaya koyuyor bu bölümde. Batının putlaştırdığı bilimi ancak eskimeyen yeni olan İslam’ın hakikatiyle kullanacağını ve hakkını teslim edeceğini sarahatle ifade edip sona erdiriyor kitabı.
 Bu tahlilimizin sizlere faydalı olmasını ümit ediyor, ancak kitabı okuma aşamasında her ne kadar kitabın hakikatle dolu olduğu inkar edilmese de temkinle ve İslam’ın hakikatine vurarak, ölçerek, düşünerek ilerlemenizi ihtar ediyoruz. Son olarak unutmamalı ki üzerinde tefekkür edilip hayata taşınmayan her bilgi Peygamber Efendimiz’in kendisinden Allah’a sığındığı faydasız ilme gireceğinden yaptığımız her okumayı bu bağlamda değerlendirmeli. Sizleri Allah’a emanet ediyor dualarınıza Ümmeti Muhammedin gençlerinin şuurlanmasına katmanızı istirham ediyoruz…
                                                                                                                               İHSAN SÜMER


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İslâm'ın Vâdettikleri Kitabına Tenkit ve Tahlil

Daha önce yayımladığımız Roger Garaudy'nin 'Geleceğimizde İslâm Var' ve 'İslâm ve İnsanlığın Geleceği' kitaplarının ardından Yusuf Kaplan Hoca'nın 100 kitaplık listesinin 19. kitabı olan 'İslâm'ın Vadettikleri' kitabının tahlilini de uzun bir aradan sonra yayımlıyoruz. Bu tahlil Garaudy'nin listedeki 3. ve son kitabı olduğundan tahlil daha da eleştirel bir perspektiften ilerleyecektir. Okurlarımıza şimdiden bunun haberini veriyor ve faydalı okumalar diliyoruz. Garaudy'e Dair Şüpheler Öncelikle bu iddiaya geçmeden önce 24 Haziran 2012'de Garaudy'nin ölümünün üstünden birkaç gün geçtikten sonra 'Yeni Asya'da   "Garaudy Muamması" başlıklı yazı kaleme alan Kâzım Güleçyüz'ün mezkûr yazısından bir iktibasla başlayalım: "Dış dünyadan İslâm saflarına girenlerin sayısı artarken, yeni Müslümanların, eski mâlûmatlarıyla birlikte geldikleri gerçeği unutulmamalı. Küçük ihmaller, Müslümanların zihninde İs...

Bu Ülke Kitabı Tanıtımı

  Türk aydının Tanzimat’tan beri kafası darmadağın oldu. Doğrular yanlışlarla yer değiştirirken nebevi öğütler yerlerini batılı filozofların sözleriyle süslenen hitabelere bıraktı. Batının amansız madde gücü karşısında aşağılık psikolojisine yakalanan aydın (aydın tabiri kilisenin karanlığına karşı başkaldırmış batılı mütefekkir ve sanatçılar için müsemma olmuştur, bu kelimeyi burada kullanmamız da İslam âlemini Hristiyan âlemi zannederek aydınlanma harekatına girişen hakikatte ise apaydınlığı görmekten imtina eden sahte aydınlara atıftır, yoksa İslam âlemi alim, hakim, ariflerle doludur ve karanlık olmayan bir yerde lambaya da ihtiyaç yoktur) kendi değerlerini aşağılayarak bu psikolojiden sıyrılacağı düşüncesine kapıldı. Sonuçta ise ne Batılılaşmış ne de Müslüman kimliğine sahip olabilmiş bir portre çıktı ortaya. Kısaca kimliksiz kaldı bu coğrafyaya yön vermesi, gençleri doğruya yönlendirmesi gereken kimseler. Bu boşluk hususen bu coğrafya umumi olarak da tüm İslam âlemi...

Ya Tahammül Ya Sefer (13. Kitap)

  Hayatımızı ortasından ikiye biçecek, kendi içimize ya sefer yapıp aslımıza rucumuza ya da tahammüllerle çevrili bir hayatla avunmamıza götürecek ve   bizi iki seçenek arasında bırakacak bir cümle: 'Ya Tahammül, Ya Sefer.'   Tahammül. Neye tahammül? Ve niçin tahammül? Tahammül edilecek şeylerin dönüp dolaşıp irca edildiği makam, hayatı anlamlandırma uğraşında nerede duruyor? Sonsuzluğa açılan bir kapıya köprü değilse tahammül, yaratan tarafından takdir edilmiş ömürde, ne diye katlanmalı bunca şeye Tahammülden geçtik diyelim, sefere çıkmaya niyetliyiz, çıktığımız seferin bizi ulaştıracağı mevki de neresi? Yolun sonunda yolcu umduğunu bulabilecek mi? Umduğunu bulamayacak yolcu neden yolun meşakkatlerine katlanma tahammülü göstersin ki? Bir takım sorularla çevrili zihnimiz, bu sorular bize ya hakikatin kapısını açacak yahut tahammül edeceğiz içerisinde bulunduğumuz ortama…   Yola çıkarken mücahitliklerinden taviz vermeyecek ve davayı ters isti...