Aslında kitap tektir
ve o Kuranı Kerimdir. Bütün kitaplar bir bakıma onun yorumudur. Evet, kitabın
içerisinden alıntıladığımız bu cümle ile başlayabiliriz Sezai Karakoç’un ‘GÜNLÜK
YAZILAR SÜTUN’ kitabının tahliline. Yüz kitaplık okuma listesinin dördüncü
sıradaki kitabı yaklaşık altı yüz sayfalık hacmi, içerisinde barındırdığı
meselelerin çeşitliliği ve hakikate götüren yolda basamak olması hasebiyle çok
mühim gerçekten. Kitabın ismi üzerinden hemen birkaç cümle kurabiliriz:
İsminden de
anlaşıldığı üzere kitap Sezai Karakoç’un 1967 ile 1968 yılları arasında günlük
olarak kaleme aldığı yazılardan oluşuyor. İlk planda bir gazete köşesinde
yazılan yazılardan oluşması bizi kitabın sadece o günün şartlarını ilgilendiren
ve siyasi amaçlarla, kısır tartışmalara yol açacak nitelikte yazılardan
oluştuğu hissine kaptırabilir. Ancak kitabı okuyan herkes Sezai Karakoç’un
olaylara ne kadar da geniş perspektiften baktığını ve ileriyi görerek
yüzyıllara ustaca hitap ettiğini görür. Bugünkü gazete anlayışımızdan tamamen
farklı olarak basit meselelerle değil de insanı cemiyette her şartta
ilgilendirecek, medeniyet temeline dayalı, bir takım yapıcı eleştiriler (yıkıcı
değil) ve ortaya koyduğu tezlerle zaman ve zemini mezceden tutumu bugün de
okunabilir kılıyor kitabı. Hatta içinde bulunduğumuz medeniyet krizine binaen
bugün bu satırları anlamak ve satırlardan sadırlara taşıdığımız fikri
yaşanabilir kılmak için daha da mühimdir okumak bu kitabı. Neden mi? O zamanlar
genç kuşağın sarılacağı ve onlara yol gösterecek büyükleri ve Müslümanların
kültür seviyesi yüksek, neye niçin inandığını bilen yol göstericileri vardı.
Mesela Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su, Yedi Güzel Adam’ın Mavera Dergisi, Salih
Mirzabeyoğlu’nun Akıncı Güç dergileri fikir planında (hepsinin beslendiği ana
damar ve bu alanı sağlayan da şüphesiz bir bakıma Büyük Doğu) Müslümanları
temsil ediyor ve yalnız inanmak değil neye niçin inanılması gerektiğinin de
portresini çiziyorlardı. Bugünün gençliğinin hangi konularla iştigal ettiği ve
ilgilerinin hangi mecralara yönelik olduğunu şüphesiz hepimiz biliyor ve
sekülerizmin her geçen gün gençliği kıskacına aldığına utançla şahit oluyoruz.
Utanıyoruz yahut utanmalıyız çünkü üzerimize üzerimize gelen her türlü tehdide
ve bizi sömüren her türlü alete karşı suskunuz. İşte bu yüzden bugünümüzden
başlayarak geçmişe yolculuk yapmak ve bu yolculukta asrı saadete ulaşmak için
de aşama aşama çeşitli evrelerden geçmek mecburiyetindeyiz. Bilmek yolun başı elbette,
şüphesiz ki okumak ise bilmenin ilk adımı. Yaratan Rabbimizin adıyla okuyarak
önce kendi şahsiyetimizi inşa edecek, ardından ise başka dünyalara açılacağız.
Yeni bir dünya inşa etmek ve keşfi kadim yapmak istiyorsak vaz-ı ceditten önce
Türkiye’nin bugününden dününe, Osmanlının yıkılış sürecine, İstanbul’un fethine
ve sırasıyla ta asrı saadete kadar yolculuk yapmak mecburiyetindeyiz. Elimizde
zaman makinesi olmadığına ve böyle bir şey de muhal olduğuna göre okumaktan
başka çaremiz yok. Ama unutmamak gerek, bilmek yalnız başlangıç! Biliş buluşa
ardından ise oluşa dönüşmez ise bu biliş bize yük olacak, ahirette ise hesabı
bizatihi sorulacaktır. Böyle bir niyet tashihinden sonra kitabımıza bir göz
atalım:
Bazı yazılardan
başlıklar vermek sanırım meramımızı anlatmaya kâfi olacaktır. Mesela ‘Diriliş
Saati’ yazısı şimdi ayağa kalkmamızın vaktinin geldiğini, ’Ayasofya Ne kadar
Sabırlısın ‘ yazısı kilidinin kırılmasının bize farz olduğunu, ‘Ödev Şuuru’
yazısı Müslüman’ın bakış açısını, ‘Vazife Nerde Biter’ yazısı bu işin
emekliliğinin olmadığını, ‘Adalet’ yazısı ülkede hala birçok şeyin sistem
dolayısıyla adaletsiz olduğunu, ‘Devrimcilik Serüveni’ Komünizmin çarpıklığını,
‘Putlaştırma’ yazısı etrafımızı saran putların ne de çok olduğunu ve birilerini
putlaştıranların bu işten vazgeçmeyeceğini, ‘Üniversitede Bunalma’ eğitim
sistemimizin çarpıklığını ve bunlardan başka yaklaşık olarak 200 adet yazı
Türkiye’den İslam âlemine, Avrupa, Çin ve diğer medeniyetlere kadar çarpıcı,
uyku kaçırıcı tespit ve tekliflerle dolu. Kitabın hepsini okumasanız dahi
kitaplığınızda muhakkak bulunmasını şiddetle tavsiye ediyoruz.
Olayları İslam
çerçevesinden ve Ehli Sünnet anlayışından zerre sapmadan değerlendirme,
tavizsiz Müslüman duruşunu kazanıp her şartta ve mekânda doğruyu Allah için
söylemeyi Müslüman gençlik olarak Rabbimizden diliyor, bir an önce beklenen
nizamın inşası için yeniden bizi bir araya getirmesi için dua ediyor ve
dualarınıza talip olarak sizleri Mevla
Teâlâ’ya emanet ediyoruz.
Mehmet Edirneli
Yorumlar
Yorum Gönder