Sezai
Karakoç
Hakkında yazacağımız
bu kısacık tahlil onu anlatmaya yetmeyecektir muhakkak. Burada uzun uzadıya
rakamlara boğulup kronolojik bir perspektif de sunmayacağız sizlere. Onun neden
bugünün ve yarının Türkiye’sinde belirleyici olacağını ve ne nispette önemli
olduğunu anlayacağımız birkaç bilgi zaten sizi onu anlamaya ve kitaplarına
yönlendirecektir. Aşağıda vereceğimiz İslam’ın Dirilişi adlı kitabının kısa ve
öz tahlili de derhal sizi bu kitabı edinmeye ve bugüne değin şayet
tanışmadıysanız tanımaya/anlamaya itecektir adeta. Bir yazar, mütefekkir,
âlimle tanışmak demek sureten onunla bir araya gelmek değildir çünkü. Onun
insanlığa bıraktığı mesajını özümsemek onu anlamaya ve anlatmaya yönlendirir
sizi.
Onu iki kelimeyle
sıfatla deseniz Anadolu evladı der kapatırız konuyu. Bu kavramın ne kadar
önemli olduğunu bilmeyenlere basit bir terkip gibi gelebilir bu iki kelime. Özellikle ideolojilerin pençesinde ruhu ölmek
üzere olan insanın her geçen gün kimlik yozlaşmalarına muhatap olması bir yana,
bir türlü kendini tanımayan adamların çoğaldığı dünyada bu berrak sıfat müthiş
bir kimliktir aslında. Birçok mühim şey gibi bu da unutturuldu elbet bize.
İçerisinde müminin sabrını, metanetini, cihad ruhunu, hüsnü zannını ve daha
sayamayacağımız birçok hasleti barındıran bu kavramı bilhassa Üstat Necip
Fazıl’da kaleme aldığı yazılarda İslam inkılabını yapacak şahsiyetlerin Anadolu
evlatlarından başka kimse olamayacağını belirterek anlamlandırır bize.
Anadolu evladı demek ne kadar açılırsa, yeni dünyaları tanırsa tanısın
ruh kökünü, tarihini, mukaddes bildiklerini unutmaması ve ön kimliğinin daima
Mümin olmasından hoşnut olması demektir bir insanın. Diyarbakır’da 1933 yılında
dünyaya gelen mütefekkir ortaokul yıllarında Büyük Doğu ile tanıştı. Gönderdiği
ilk şiir Üstat Necip Fazıl’ın dergisinde yayınlanmakla beraber ilerleyen
yıllarında Üstadı öylesine özümsedi ki 1950 yıllarında Büyük Doğu dergisinde
söz söyleyecek ve Üstad’ın biricik dayanaklarından olacak hale geldi. Öyle ki Üstadın
senetlerine kefil olması da onu ve Büyük Doğu fikrini ne kadar özümsediğini
anlatıyordu. Birkaç kez dergi çıkarmaya çalıştı. Çeşitli sebeplerden ötürü
muvaffak olamadı. İlerleyen yıllarda kendi fikri yapısını ve ortaya koyduğu
sentezin omurgasını oluşturacak ‘Diriliş Dergisi’ni’ çıkardı. Bu dergide
‘Diriliş İnsanı’ nı anlattı durdu. Bunun yanında İslam âleminin mütefekkir\aksiyonerlerinin
yazıları ve doğu pınarının o mükemmel şiirlerini yayınladı bu dergide. Birkaç kere (hakiki İslamı haykıran her dergi gibi) kapatıldı. Hapis cezaları aldı. Daha sonra paraya
çevrildi bu cezaları. Sezai Karakoç hayatının hiçbir döneminde para, makam, şöhret
amacıyla vitrinde yer almadı. İstese her türlü maddi yardımla milyonlar satacak
dergiler, kitaplar basabilir o programdan şu programa yayınlar yapıp ününe ün katabilirdi.
Söyledikleri itibariyle inandıklarına başıboş ve mukallit bir şekilde
inanmaktan çok kendini ve karşısındaki dolayısıyla İslam’ı ve karşı
ideolojileri bilen bir şahsiyet Türkiye’de elbette en çok göz önünde olması
gereken şahsiyetti. Hayır. O sadece bir mütefekkir değil aynı zamanda şairdi.
Bir şiirinde ‘Şairler yaşayamadıklarını yazar\ Yazdıklarını yaşarsa susar’
demişti. Yazdıklarını yaşayan ve mütevazi bir yaşamı seçen mütefekkirin hayatta
olduğundan çoğu kimsenin haberi yoktur eminiz. O şöhreti değil Allah’ın
rızasını istediğinden tanımadı insanlar onu, tanıyanlar da anlayamadı…(1)
İşte Yusuf Kaplan hocanın vesilesi ile bizler
de bu büyük mütefekkir İslam gençliğine neleri söylüyor ve muhatabı olan bizler neler yapabiliriz acaba derdiyle yolculuğa çıktık. Dört kalem tekniğiyle okumasını yaptığımız ilk kitap
olan İslam’ın Dirilişi kitabı bitti. Yukarıda hayatını kısaca verdiğimiz
yazarın Kısa ancak sizi bir an önce kitabı edinmeye sevkedecek bu tahliline
buyrunuz yoldaşlar:
İSLAMIN DİRİLİŞİ KİTABINA TAHLİL
Bu kıymetli eser kalemi, iradesi, feraseti ve basireti kuvvetli olan
Üstat Sezai Karakoç tarafından bir şiir kadar edebi ve makale kadar bilgi
odaklı bir şekilde telif edilmiştir.
Üstat bu kitapta İslam’ın izzeti, İslam’ın mukabilinde olan
ideolojilerin de zilletine vurgu yapmıştır. Heva ve heves üzerine tesis edilmiş
bu ideolojilerin insanları sömürmek, mankurtlaştırmaktan ibaret olduğunu ve
İslam’ın bu İdeolojileri yerle yeksan edecek, insanlığı ihya, zihinleri inşa
edecek tek gerçek olduğunu haykırmıştır. Müslümanların ülküsüne, fikrine ve
zikrine değinmiştir satır aralarında. Avrupa’nın teknolojiye olan hırsını ve
hatta tek gerçek olarak kendi bilimini kabul edip onu bir bakıma
putlaştırmasını konu edinerek bu bâtıl fikrin ne kadar zelil edici bir meret olduğunu
apaçık ortaya koymuştur.
Üstat aşksız olunamayacağını, aşkın
mutlak manada ise İslam’a olacağını ve bu aşka bağlı düşüncenin ne kadar aziz
bir düşünce olduğunu ısrarla belirtmiştir. Üstat bu kitapta tarihi
medeniyetimizin ve kültürümüzün mükemmelliklerinden bahsetmekle beraber 68
sayfalık görünümüyle küçük lâkin içindekilerle bir o kadar hazine hükmünde olan
bu kitabı, İnsanlığın ihyası için İslam’ın ihyasını temenni eden bizlere rehber
olsun diye miras bırakmıştır.
Rabbim bizlere İdeolojilerin değil
İslam’ın şekil verdiği bir dünyayı nasip ve bu uğurda her türlü fedakârlığı
yapmayı göze alacak kadar gözü karalığı nasip eylesin.
Pratik olarak da kitabımızın
taksimi aşağıdaki şekildedir:
Kitabımız iki kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım İslam’ın Dirilişi başlığı
altında yedi bölümden müteşekkildir. Birinci bölümde ‘İslam’ın Dirilişinde
Avrupa’nın Durumu’ , ikinci bölümde ‘İslam’ın Dirilişinde Asya ve Afrika'nın
Durumu’ , üçüncü bölümde ‘İslam’ın Dirilişinde İslam Dünyası'nın Durumu’ ,
dördüncü bölümde ‘Düşüncede Diriliş’, beşinci bölümde ‘İnanışta Diriliş’ ,
altıncı bölümde ‘Edebiyat ve Sanatta Diriliş’,
yedinci bölümde ise ‘Aksiyonda
Diriliş’ konularını ele alıyor mütefekkir.
İkinci kısımda ise ‘İslam’ın Çağrısı’ adı altında altı bölüm motif motif
işleniyor adeta. Birinci bölümde İnsana Çağrı, ikinci bölümde ‘Müslümana Çağrı’ üçüncü bölümde ‘Yahudi’ye Çağrı’ dördüncü bölümde
‘Hristiyan’a Çağrı’ beşinci bölümde ‘Doğululara ve Afrikalılara Çağrı’ altıncı bölümde ‘Din ve Tanrıtanımazlara Çağrı’ konularını ele alıyor ve böylelikle bu
kısa eserle İslam’ın çağlar üstü bir nizam, insanlığın içerisinde bulunduğu
hastalığa biricik ilaç olduğunu fikri tahlillerle ortaya koyuyor Üstadımız.Allah ona uzun ve hayırlı ömürler, bize ise ondan müstefid olabilmeyi nasip eylesin.
Fikirde, sanatta, anlayışta,
anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer
hayatın ölçülerini billurlaştırma* işinde en zirve Müslüman olmak ve sonra
oldurmak duasıyla Allah’a emanet olun aziz yoldaşlarımız. Yarınlar neyi
istediğini bilmeyen ezberci kitlelerin değil; yaptığı her fiilin şuurunda olan,
karamsarlığa kapılmadan ‘Hüküm yalnız Allah’ındır’ nidasını koparan Müslüman
gençliğin çabalarıyla olacaktır!
(Yazı, şiir, öykü ve bizimle irtibata geçmek için akincimaarifbirimi@gmail.com a
mail atabilirsiniz)
Yorumlar
Yorum Gönder